yalta konferansı ne demek?

Yalta Konferansı (Şubat 1945)

Yalta Konferansı, II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru, 4-11 Şubat 1945 tarihleri arasında Sovyetler Birliği'nin Kırım Yarımadası'ndaki Yalta şehrinde bulunan Livadia Sarayı'nda gerçekleşen bir zirvedir. Konferans, Müttefik Devletler'in liderleri olan Franklin D. Roosevelt (ABD), Winston Churchill (Birleşik Krallık) ve Josef Stalin (Sovyetler Birliği) arasında yapılmıştır.

Konferansın temel amacı, savaş sonrası Avrupa'nın ve dünyanın geleceğine dair bir plan oluşturmak ve savaşın gidişatını koordine etmekti. Görüşülen önemli konular şunlardı:

  • Almanya'nın teslimiyeti ve işgali: Almanya'nın koşulsuz teslimiyeti ve sonrasında Müttefikler tarafından dört ayrı bölgeye bölünerek işgal edilmesi kararlaştırıldı (ABD, Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği ve Fransa).
  • Polonya'nın geleceği: Polonya'nın savaş sonrası sınırları ve hükümeti hakkında anlaşmazlıklar yaşandı. Sovyetler Birliği'nin etkisi altında bir hükümetin kurulması ve ülkenin toprak kayıpları (özellikle doğu bölgelerinde) konusunda uzlaşmaya varıldı.
  • Birleşmiş Milletler'in kurulması: Savaş sonrası uluslararası iş birliğini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler'in kurulması ve yapısı hakkında prensip anlaşmasına varıldı. Güvenlik Konseyi'nin veto yetkisi gibi önemli konular ele alındı.
  • Sovyetler Birliği'nin Japonya'ya karşı savaşa girmesi: Sovyetler Birliği, Almanya'nın teslimiyetinden sonra Japonya'ya karşı savaşa girmeyi kabul etti. Bu karar, Pasifik cephesinde savaşın kısalmasına yardımcı oldu.
  • Savaş suçluları: Nazi savaş suçlularının yargılanması konusunda prensipte anlaşıldı.
  • Serbest bırakılmış Avrupa hakkında deklarasyon: Avrupa'da serbest seçimlerin yapılması ve demokratik hükümetlerin kurulması konusunda bir deklarasyon yayınlandı. Ancak, bu deklarasyonun uygulanması Soğuk Savaş döneminde sorunlara yol açtı.

Yalta Konferansı, savaş sonrası dünya düzeninin şekillenmesinde önemli bir rol oynamış ve Soğuk Savaş'ın temellerini atmıştır. Özellikle Sovyetler Birliği'nin Doğu Avrupa üzerindeki etkisini artırması ve demokratik ilkelerin tam olarak uygulanamaması, konferansın tartışmalı yönlerinden biridir.